J İLE BAŞLAYAN DEYİMLER
Jig is up: Sonu yakın
When the thief saw the police, he knew that the jig was up.
Hırsız polisi gördüğünde sonunun yakın olduğunu anladı.
Join in: Katılmak
Why don’t you join in the conversation?
Sohbete niçin katılmıyorsunuz?
Jot down: Kaydetmek, kısaca yazmak
I’ll jot your telephone number down on my pad.
Telefon numaranızı not defterime kaydedeceğim.
Jump at: istekle kabul etmek, fırsatı kaçırmamak, yararlanmak
He jumps at every opportunity that he may earn money.
O, para kazanabileceği her olanaktan yararlanıyor.
(O, para kazanabileceği her imkânı kabul ediyor.)
Jump down: Aşağı atlamak
He jumped down from the tree.
O, ağaçtan aşağı atladı.
Jump into: içine atlamak
He jumped into the river from the tree.
O, ağaçtan ırmağa atladı.
Jump to conclusion: iyice düşünmeden karara varmak
Don’t jump to the conclusion that he will be the champion.
iyice düşünmeden, onun şampiyon olacağına karar vermeyin.
Jump to one’s feet: Hızla ayağa kalkmak
He started to shout jumping to his feet.
O, hızla ayağa kalkarak bağırmaya başladı.
Jump on / up: Azarlamak, protesto etmek, hücum etmek
I jumped on the student who was disturbing his friend.
Arkadaşını rahatsız eden öğrenciyi azarladım.
Jump up and down: Hoplayıp, zıplamak
He began to jump up and down when he learned that he won the prize.
O, ödülü kazandığını öğrenince hoplayıp zıplamaya başladı.
Just about everything: Hemen hemen herşey
I bought just about everything that my mother wanted.
Annemin istediği hemen hemen herşeyi aldım.
Just now:
1) Biraz önce
2) Şu anda
1- He was here just now.
O, biraz önce buradaydı.
2- He must be at the thearte just now.
O, şu anda tiyatroda olmalı.
Just the other way: Tam tersi
Carol is a very good girl but her sister Jane is just the other way.
Carol çok iyi bir kızdı fakat kardeşi Jane tam tersidir.
When the thief saw the police, he knew that the jig was up.
Hırsız polisi gördüğünde sonunun yakın olduğunu anladı.
Join in: Katılmak
Why don’t you join in the conversation?
Sohbete niçin katılmıyorsunuz?
Jot down: Kaydetmek, kısaca yazmak
I’ll jot your telephone number down on my pad.
Telefon numaranızı not defterime kaydedeceğim.
Jump at: istekle kabul etmek, fırsatı kaçırmamak, yararlanmak
He jumps at every opportunity that he may earn money.
O, para kazanabileceği her olanaktan yararlanıyor.
(O, para kazanabileceği her imkânı kabul ediyor.)
Jump down: Aşağı atlamak
He jumped down from the tree.
O, ağaçtan aşağı atladı.
Jump into: içine atlamak
He jumped into the river from the tree.
O, ağaçtan ırmağa atladı.
Jump to conclusion: iyice düşünmeden karara varmak
Don’t jump to the conclusion that he will be the champion.
iyice düşünmeden, onun şampiyon olacağına karar vermeyin.
Jump to one’s feet: Hızla ayağa kalkmak
He started to shout jumping to his feet.
O, hızla ayağa kalkarak bağırmaya başladı.
Jump on / up: Azarlamak, protesto etmek, hücum etmek
I jumped on the student who was disturbing his friend.
Arkadaşını rahatsız eden öğrenciyi azarladım.
Jump up and down: Hoplayıp, zıplamak
He began to jump up and down when he learned that he won the prize.
O, ödülü kazandığını öğrenince hoplayıp zıplamaya başladı.
Just about everything: Hemen hemen herşey
I bought just about everything that my mother wanted.
Annemin istediği hemen hemen herşeyi aldım.
Just now:
1) Biraz önce
2) Şu anda
1- He was here just now.
O, biraz önce buradaydı.
2- He must be at the thearte just now.
O, şu anda tiyatroda olmalı.
Just the other way: Tam tersi
Carol is a very good girl but her sister Jane is just the other way.
Carol çok iyi bir kızdı fakat kardeşi Jane tam tersidir.
Yorumlar
Yorum Gönder